1. Anasayfa
  2. Tarih

Orta Asya’da Kurulan İlk Türk Devletleri

Orta Asya’da Kurulan İlk Türk Devletleri
0

”Orta Asya’da Kurulan İlk Türk Devletleri” Türklerin ilk ana yurdu Orta Asya olarak bilinmektedir. Türkler, doğuda Kingan Dağları, batıda Hazar Denizi, güneyde Hindukuş Dağları ve Karanlık Dağları, kuzeyde ise Sibirya‘ya kadar uzanan coğrafi alanda devletler kurarak yaşamıştır.

Orta Asya, karasal iklimin hakim olduğu ve dağlarla çevrili bir bölgedir. Bu bölge, geniş düzlükler ve yüksek platolardan oluşmaktadır. Bu bölgede sert karasal iklim özelliklerinin görülmesi ve bozkır alanların hakim olması Türklerin yaşayışı ve ekonomik faaliyetleri üzerinde etkiliydi. Coğrafi şartların zorluğu Türklerin göçebe bir yaşam tarzı benimsemelerine neden olmuştu. Türkler, yazın su ve otlak alanların bol olduğu yaylaklarda, kışın ise hayvanları için daha elverişli olan kışlaklarda yaşarlardı. Göçebe yaşam biçimleri için bir zorunluluktu.

Türkler, demir madenini işleyerek çeşitli eşyalar ve silahlar yaparlardı. Kılıç, ok ve yay Orta Asya Türklerinin hayatında önemli bir yer tutardı. Hayvancılık, en önemli geçim kaynaklarıydı. Koyun, sığır ve at gibi hayvanlar beslerlerdi. Atı evcilleştirerek hem günlük hayatlarında hem de savaşlarda kullanırlardı. Bağımsızlıklarına düşkün olan Türkler başka bnir devletin egemenliği altında yaşamayı istemezlerdi. Bu neden ile Orta Asya’da devletler kurarak yaşamayı tercih etmişlerdir. Şimdi Orta Asya’da kurulan ilk Türk devletlerini inceleyelim.

Büyük (Asya) Hun Devleti

Bilinen ilk Türk devleti Orta Asya’da Hunlar tarafından kuruldu. Devletin bilinen ilk hükümdarı Teoman’dır. Teoman, dağınık haldeki Türk boylarını kendi yöntemi altında toplayarak siyasi birliği sağladı. Bu dönemde en çok Çinliler ile mücadele edildi. Çinliler, Hun akınlarını durdurmak ve kuzey sınırlarını güvence altına almak amacı ile Çin Seddi’ni inşaa ettiler.

Teoman’dan sonra devletin başına geçen Mete Han döneminde Hunlar en parlak günlerini yaşadı. Ülkede bozulan siyasi birlik yeniden sağlandı. Ülkeye ikili yönetim sistemi getirildi. Bu sistemde devletin doğusunu hükümdar, batısını ise hükümdara bağlı olan ”yabgu” unvanı verilen hükümdar ailesinden biri yönetirdi. Mete Han Dönemi’nde Çinlilerle mücadele edilerek İpek Yolu’nun kontrolü ele geçirildi ve Çin vergiye bağlandı. Bu sayede devlet siyasi ve ekonomik olarak güçlendi. Ayrıca Mete Han, günümüzde bir çok devlet tarafından örnek alınan onluk ordu sistemini kurdu. Disiplinli ordu sistemi sayesinde çevresindeki devletlere üstünlük sağladı.

Büyük Hun Devleti, Mete Han’ın ölümünün ardından bir süre daha güçünü devam ettirdi. Çinli prenseslerle yapılan evlilikler Büyük Hun Devleti açısından olumsuz sonuçlar doğurmaya başladı. Bu evliliklerle beraber Çinliler, Büyük Hun Devleti içinde rahatça dolaşmaya başlayarak Türkler arasında yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulundular. Türk boylarını birbirine düşürdüler. Yaşanan iç çatışmalar, kuraklık ve çeşitli iklim faktörleri gibi unsurlar da bunlara eklenince devlet, kısa zamanda parçalandı. Büyük Hun Devleti MÖ 46 yılında Kuzey ve Güney Hun Devleti olmak üzere ikiye ayrılırdı. Kuzey Hunlara Siyenpiler, Güney Hunlara ise Çinliler tarafından son verildi.

Hayvancılık, Hunların en önemli geçim kaynaklarındandı. Yetişdirdikleri hayvanların derisini ve yünlerini giysi yapmak için kullandılar. Orta Asya’da yapılan arkeolojik kazılarda, o dönemlerden kalma halı ve kilim örneklerine rastlanmıştır. Hunlar’da hayatlarını kaybeden kimseler için yuğ adı verilen cenaze törenleri düzenlenir, ardından ağıtlar yakılırdı.

Kavimler Göçü

Buyük Hun Devleti’nin dağılmasının ardından Hun Türkleri, Kafkaslar üzerinden Avrupa’nın içlerine göç etmeye başladılar. Hunların bir kısmı Balamir Kağan önderliğinde Karadeniz’in kuzeyine geldiler. O dönemde Karadeniz’in kuzeyi ile Doğu Avrupa’da Ostrogotlar, Vizigotlar ve Vandallar gibi bir çok kavim bulunmaktaydı. Hunların gelmesiyle bölgede tutnamayan kavimler, batıya doğru göç etmeye başladılar. Bu kavimler, önlerine çıkan diğer kavimlerin de bulundukları yerleri bırakarak göç etmelerine neden oldular. Avrupa kavimlerinin yıllarca süren bu yer değiştirme olayı Kavimler Göçü olarak adlandırıldı.

Kavimler Göçü sonucunda, Avrupa uzun süre karışıklıklar içinde kaldı. Avrupa’daki kavimlerin kaynaşması sonucu yeni milletler (İspanyollar, Fransızlar, Almanlar, İngilizler vb.) ortaya çıktı. Böylece günümüz Avrupa’sının temelleri atıldı. İlk Çağ kapandı, Orta Çağ başladı. Roma İmparatorluğu, Doğu Roma İmparatorluğu ve Batı Roma İmparatorluğu olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında yıkıldı. Diğer adı Bizans Devleti olan Doğu Roma İmparatorluğu ise İstanbul’un Fethi‘ne kadar varlığını sürdürdü. Avrupa’da merkezi krallıklar zayıfladı. Oluşan yönetim boşlukları sonucu Feodalite (Derebeylik) sistemi ortaya çıktı. Hun Türkleri, Balamir önderliğinde Avrupa Hun Devleti‘ni kurdular. Devlet en parlak dönemini hükümdar Attila döneminde yaşadı. Böylece Türk kültürü Avrupa’ya yayıldı.

Kök Türk Devleti

Kök Türk Devleti, Büyük Hun Devleti’inden sonra Orta Asya’da kurulan ikinci Türk devletidir. Kök Türk Devleti 552 yılında Bumin Kağan tarafından kuruldu. Devletin merkezi Ötüken‘di. Tarihte Türk adıyla kurulmuş olan ilk türk devletiydi. Bumin Kağan ülkeyi kardeşi İstemi Yabgu ile beraber yönetti. İkili sistem esasına göre Bumin Kağan devletin doğusunu, kardeşi İstemi Yabgu ise batısını idare etti. Devlet, en parlak günlerini Mukan Kağan döneminde yaşadı. Mukan Kağan, ülkeyi amcası İstemi Yabgu ile yönetti. Bu dönemde istemi Yabgu, İpek Yolu’nu kontrol altına alıp devleti ekonomik yönden güçlendirmek istiyordu. Altayların batısından Issık Gölü ve Tanrı Dağları‘na kadar olan bölgeyi kısa sürede hakimiyeti altına aldı. Sâsâni İmparatorluğu ve Bizans Devleti ile iş birliği yaptı. İpek Yolu’nun kotrolünü ele geçirdi. Devletin sınırlarını Büyük Okyanus‘tan Volga Nehri‘ne kadar genişletti.

Mukan Kağan’ın ölümünden sonra çıkan taht kavgaları ve Çinlilerin yaptıkları baskılar sonucunda devlet iyice zayıfladı. Kök Türkler 582 yılında Doğu Kök Türkler ve Batı Kök Türkler olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Kök Türk Devleti 630 yılında, Batı Kök Türk Devleti ise 659 yılında Çin egemenliği altına girdi.

Konargöçer yaşamın etkileri Kök Türklerde de görülmüştür. Hayvancılık, Kök Türklerde önemli bir geçim kaynağıdır. Kök Türkler, taş yontma sanatıyla ilgilenmişlerdir. O dönemlerden kalma Balballar bu sanatın en güzel örneklerindendir. Kök Türklerde devletin başında bulunan hükümdar, belirli zamanlarda toy adı verilen ziyafetler düzenler ve halkla kopuz eşliğinde eğlenirdi.

II. Kök Türk (Kutluk) Devleti

Orhun Yazıtları, Türk tarihinin önemli kaynaklarından biridir. Bilge Kağan‘ın; kendisi, kardeşi Kül Tigin ve vezirleri Tonyukuk diktirmiş olduğu yazıtlar Türklerin geçmişi hakkında bizlere bilgiler vermektedir. Orhun Yazıtları‘na göre Kök Türk Devleti yıkılmış ve Türkler elli yıl kadar Çin esareti altında yaşamıştır. Esaretten kurtulan Türkler II. Kök Türk Devleti‘ni kurmuşlardır.

Elli yıllık Çin esaretinin ardından Türkler, Kutluk Kağan önderliğinde birleşerek bağımsızlıklarını ilan ederler. Kutluk Kağan ve veziri Tonyukuk, devleti kısa süre içinde Ötüken merkez olmak üzere yeniden teşkilatlandırır. Böylece II. Kök Türk Devleti kurulmuş olur. Kutluk Kağan’a devleti derleyip toparlayan anlamına gelen ”İlteriş” unvanı verilir. Kutluk Kağan’ın ölümünden sonra çocukları küçük olduğu için devleti kardeşi Kapgan Kağan yönetir. Kendisine tecrübeli devlet adamı Tonyukuk yardımcı olur.

II. Kök Türk Devleti en parlak dönemini Bilge Kağan zamanında yaşar. Tahta geçince ordunun başına kardeşi Kül Tigin’i, vezirliğe ise Tonyukuk’u getirir. Birbirlerine bağlı olan ve taht kavgalarına tutuşmayan bir yönetim oluşturan Bilge Kağan zamanında devlet güçlenir. Ülke sınırları oldukça genişler.

Bilge kağan’ın ölümünden sonra ilke yönetimine gelenler başarılı olamazlar. Karluklar, Basmiller ve Uygurlar birleşerek II. Kök Türk Devleti’ne son verirler.

Uygur Devleti

II. Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından sonra Orta Asya’da Uygur Devleti kuruldu. Uygur Türkleri, Büyük Hun Devleti’ne bağlı olarak Orhun ve Selenga nehirleri kıyısında yaşarlardı. Kutluk Bilge Kül Kağan kurulan devletin merkezi Karabalgasun‘du. İslam devletlerinden biri olan Abbasiler ile Çinliler arasında yapılan Talas Savaşı‘nda Çinliler yenilince bundan yararlanan Uygurlar topraklarını genişlettiler. Bögü Kağan döneminde Çin karışıklık içindeydi. Çin’in içinde bulunduğu boşluktan yararlanmak isteyen Bögü Kağan Çin’in bir çok şehrini işgal etti ve ganimetler kazandı.

Bu dönemde Maniheizm dini, Uygurlar arasında etkisini göstermeye başladı ve devletin resmi dini haline geldi. Maniheizm dini, et yemeyi ve savaşmayı yasaklıyordu. Bu nedenle Uygurların savaşçılık yetenekleri zamanla azaldı. Uygurlar, bu dinin etkisiyle yerleşik hayata geçtiler ve yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti oldular. Bu durum Türklerin sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamları üzerinde etkili oldu. Çinlilerden kâğıt ve matbaayı öğrenerek kitaplar yazdılar. Toprağı ekip biçerek tarım faaliyetlerine başladılar. Saray ve tapınaklar inşa ederek mimari alanda eserler yaptılar. Uygurlar, edebiyat ve sanat alanında önemli çalışmalarda bulunmuşlardır. İbadetlerini yerine getirebilmek için yaptıkları mabetlere, kütüphaneler kurmuşlardır. O dönemlerde Uygurlarda, posta teşkilatı ve vergi sistemleri de mevcuttu. Uygurlar 840 yılında Kırgızların saldırıları sonucu yıkıldı.

Bu Yazıya Tepkiniz Nedir?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    _ok_oldum
    Şok Oldum
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    k_zg_n_m
    Kızgınım
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim

Merhaba, Malatya/yeşilyurt doğumluyum. Tekstil Teknoloji Teknisyenliği alanında önlisans yaptım ve şuan özel bir sektörde mesleğimi icra etmekteyim.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.